Savaşın etkileri de riskler de sürüyor. Unutmamak lazım hisselerdeki geri çekilmeler orta ve uzun dönemli portföy oluşumu için aynı zamanda bir fırsat da verebilir. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen hafta da Paris’te dış finans çevreleriyle görüştü. Önümüzdeki hafta ise yine bir Körfez Ülkeleri ziyareti olacağını açıkladı. Gelecek olası bir yatırım haberi sert düşmüş borsada olumlu fiyatlamaya konu olabilir.
Savaş gölgesindeki borsalarda kayıplar sürerken yeni dengenin nerelerde oluşacağı önem kazanmış durumda. Bunun için öncelikle İsrail-Hamas çatışmasının yaygınlık gösterip göstermeyeceği konusundaki belirsizliğin azalması gerekecek. Ortadoğu’daki gerginlik sadece bölgenin değil çok daha geniş bir coğrafyanın sorunu haline geldi. ABD ve İngiltere İsrail’in yanında olduklarını, yardım edeceklerini beyan ederek olaya müdahil oldu. Rusya şimdilik çok ses vermiyor. Ama olası bir kara harekatıyla birlikte İran bir şekilde sürece dahil olursa Rusya da sessizliğini bozabilir. Ortadoğu aynı zamanda dünyanın en önemli enerji (petrol, doğalgaz) üretim bölgelerinden biri. Türkiye açısından ise ayrıca önemli. Ortadoğu’ya coğrafya olarak yakın, ticaret ve sermaye alış verişleri yoğun. Bu durum Borsa İstanbul’un dış borsalara göre daha fazla tepki vermesinin gerekçeleri. Diğer bir sebep ise, BIST100 Endeksi’nin savaşı zirve seviyelerinde karşılaması. ABD ve Avrupa borsaları son aylarda zaten satıcılı seyir izliyordu.
Olayın bir diğer tarafı, Türkiye’nin Körfez ülkelerinden yatırım beklediği bir döneme denk gelmesi oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın birkaç ay önce Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ziyareti sonrası çok sayıda ticari anlaşma imzalanmış, piyasalarda bir beklenti de oluşmuştu. Şimdiye kadar bu yönde somut bir gelişme olmadı. İsrail-Hamas çatışmasının yarattığı gerginliğin bu beklentileri nasıl etkileyeceğini tahmin etmek biraz zorlaştı. Belki de etkilemeyecek. Piyasalar şimdilik savaşı ve olası sonuçlarını fiyatlamaya devam ediyor. Ekonomik veriler ve merkez bankaları bu dönemde çok etkili değil. Gelişmelerin seyrine göre borsalar dalgalı bir seyir izleyebilir. Sert düşüş yaşayan borsalarda yeni denge ve destek noktalarının nerelerde oluşacağını, çatışma ortamının şiddeti ve yaygınlık gösterip göstermeyeceği belirleyecek. Bu noktada teknik destek seviyelerinin takip edilmesi yararlı olacak. Hisselerdeki geri çekilmeler orta ve uzun dönemli portföy oluşumu için aynı zamanda bir fırsat da verebilir. Bu noktada Çinlilere atfedilen “kriz fırsattır” sözünü hatırlamakta yarar var. Karamsar veya iyimser olmaktan çok gerçekçi olabilmek yatırım fırsatları açısından önemli. Karamsarların kriz ve tehlike olarak gördüklerini iyimserler fırsat olarak bakabilirler. Ama süreci de iyi okumak ve yakından takip etmek gerekecek. Aynı zamanda riski de göze almak gerekecek. Şartlar iyileşince fiyatlar da buralarda kalmıyor.
ABD TAHVİL FAİZLERİ İVME KAZANDI
Piyasaların referans olarak gördüğü parametrelerden biri de ABD tahvil bono faizleri. Özellikle ABD 10 yıllık bono faiz oranlarının seyri diğer piyasa değerleri üzerinde oldukça etkili. Geçen hafta yüzde 5 seviyesine ulaştı. Geçtiğimiz günlerde acaba olur mu olmaz mı diye bu konuda çok tartışma yürütülüyordu. Test edilen seviye 2007 yılından sonraki en yüksek rakam. Fed Başkanı Powell’ın perşembe günkü konuşmasından sonra yükseliş biraz daha hız kazandı. Powell faiz konusunda her zamanki gibi net bir mesaj vermedi ama yüksek tahvil faizlerinin parasal sıkılaşma işlevi gördüğünden bahisle Fed’in faiz artırımlarına bu aşamada gerek olmadığı imasında bulundu. En azından piyasaların yorumu bu yönde. Fed’in 01 Kasım toplantısında faiz değişimi beklenmiyor. Ancak Ortadoğu’daki gelişmeler petrol fiyatlarını daha da yukarı çeker, bu durum enflasyonun tekrar yükselmesine neden olursa bu beklentiler aralık ve sonraki toplantılar için değişebilir. ABD 10 yıllık bono faizi yükselince paralel olarak Almanya 10 yıllık faiz oranı da etkilendi ve yüzde 2.92 oldu. Bu durum gelişen ülke bono ve risk primlerini de bir parça olumsuz etkiledi. Türkiye’nin 5 yıllık risk primi (CDS) 420 seviyesini geçerken Eurobond faiz oranlarını yukarı itti. Diğer yandan son gelişmeler ABD dolarında değerlenme, Euro’da ise zayıflamayı beraberinde getirdi. Ağırlıklı olarak dolar borçlanıp Euro üzerinden ihracat yapan Türkiye için bu istenilen bir durum değil. Ekonomi yönetimi büyüme beklentilerinde ihracat artışını önemli görüyor. Ayrıca Avrupa ekonomisinde yavaşlama sürüyor. Buna karşılık ABD ekonomisi son verilerden de görüleceği üzere daha güçlü. Özetle, son dönemde dış koşullar pek Türkiye lehine gelişmiyor. Türkiye içinde bulunduğu süreçte, yüksek enflasyon, cari açık ve dış finansman ihtiyacı gibi sorunlarla mücadele ediyor. Bu bakımdan iç piyasalar yabancı sermaye girişi bekliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen hafta da Paris’te dış finans çevreleriyle görüştü. Önümüzdeki hafta ise yine bir Körfez Ülkeleri ziyareti olacağını açıkladı. Dileriz olumlu bir sonuçla döner. Gelecek olası bir yatırım haberi sert düşmüş borsada olumlu fiyatlamaya konu olabilir.
ALTIN FAİZ ARTIŞINA RAĞMEN YÜKSELİYOR
Uluslararası gerginliğin yükseldiği dönemlerde güvenli liman ihtiyacına bağlı olarak ilk akla gelen yatırım aracı altın oluyor. İsrail-Hamas olayında da öyle oldu. Diğer piyasa parametreleri göz ardı edildi ve jeopolitik risklerin fiyatlanmasıyla altın sert yükseliş gösterdi ve 2.000 dolara yaklaştı. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz dönemde altın, Fed faiz artırımları ve yüksek faizlerin etkisiyle satış baskısı altında kalmıştı. Şimdilerde ABD tahvil bono faiz oranları son 16 yılın en yüksek seviyelerini test ederken altın fiyatındaki yükseliş güç kazandı. ABD tahvil faiz oranları altın için bu dönemde bir gösterge olmaktan çıktı. Şartlar olağan seyrine döndüğünde tekrar dikkate alınacak tabii ki. Bununla birlikte iç piyasalardaki gram/TL fiyatı 1.800 seviyesini geçti. Dolar/TL kurunun da yükselmesi ayrıca katkı yaptı. Altın fiyatının seyrinde yine Ortadoğu’daki gelişmeler etkili olmaya devam edecek. Bu noktada teknik veriler hedef konusunda bir fikir verebilir. Ons fiyatı için 2.000-2.070, gram/TL fiyatı için 1.800-1.850 bantları önemli görülüyor. Bu noktalara ulaşır mı, geçer mi bunu dediğimiz gibi savaşın gidişatı belirleyecek.
BORSADA ÇIKIŞ TRENDİ KIRILDI
BORSADA mayıs ayının sonunda başlayan çıkış trendi son yaşanan düşüşle birlikte kırıldı. Bir süredir belirginleşen düşüş formasyonlarından “yükselen takoz” işlerlik kazanmış oldu. İlk destekler 7.500-7.400 seviyelerinde görülürken sonraki destekler 7.200-7.000 bandında bulunuyor. Olası tepki alımlarında verilecek ilk dirençler ise 8.000-8.200 noktalarında. Toparlanmadan söz etmek için bu seviyelerin geçilmesi gerekecek. Satış baskısı korunan endekste dip oluşumu için henüz erken. Ancak sert düşüşe bağlı olarak destek noktalarında tepki alım denemeleri görülebilir.
YABANCI SATIŞI SÜRÜYOR
BORSA İstanbul’da yabancı işlemleri yakından takip edilen veriler arasındaki yerini koruyor. Son dönemde yabancı yatırımcıların kısa dönemli hareket ettiği ve nispeten küçük montanlı tutarlar ile trade (al-sat) yaptıkları izlenimi hakim. TCMB verilerine göre 13 Ekim ile biten haftada yabancı yatırımcılar; Hisse senetlerinde 12.6 milyon dolar, tahvil bonoda 1.1 milyon dolar satış yaptılar. Hisse senetlerinde art arda üç haftadır satıştalar. Aynı hafta “kur korumalı mevduatta (KKM)” 72.9 milyar TL tutarında azalma kaydedilirken TCMB brüt rezervlerinde toparlanma devam ederek 1.6 milyar dolar artışla 124.5 milyar dolara, bankalardaki yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 1.5 milyar dolar artışla 173.1 milyar dolara yükseldi. Rakamlar büyüklük olarak parasal kalemlerde çok ciddi bir yer değiştirmeye işaret etmiyor.
PPK KARARI BEKLENİYOR
Önümüzdeki haftanın iç gündem açısından 26 Ekim TCMB toplantısı ve faiz kararı önemli olacak. Beklentiler faiz artırımının devam edeceği yönünde. Ancak oran konusunda net bir piyasa görüşü yok. 2 ile 5 puan arasında değişen tahminler var. Diğer yandan aynı gün Avrupa Merkez Bankası faiz kararıyla ABD büyüme verisi (GSYH) var. Alınacak kararların jeopolitik gelişmeler nedeniyle piyasalar üzerindeki etkileri sınırlı kalabilir.