Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail-Filistin arasında yaşanan gerginlik ile ilgili “Şu anda insanlık dramı yaşanıyor. Bu konu karşısında ne yapılıyor. Buna bakmak gerekiyor. Bu kriz diğer krizlerden farklı. İsrail burada çok büyük intikam peşinde. ” açıklamasını yaptı.
TRT Haber’de canlı yayın konuğu olan Bakan Fidan’ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
“BU KRİZİN PATLAYACAĞI AŞİKARDI”
Filistin meselesi bizim için önemli bir mesele. Çeşitli aşamalardan geçmiş bir konu. 7 Ekim’deki başlayan son kriz, son dram bizi gerçekten fazlasıyla endişelenmekte. Daha önce İsrail’in çok ciddi operasyonları olmuştu. Konunun yakından tanıklarından biriyim. 7 Ekim’deki kriz ilgili çevrenin geleceğini gördüğü; fakat üstünü örttüğü bir kriz. Hamas saldırıları İsrail’in son 10 yıldır bölgede yürüttüğü politikaların yanlışlığının bir delili oldu. Diplomasi yoluyla ortaya koymaya çalıştığı yapının, sistemin aslında bir başarısızlık projesi olduğunu da gösterdi. Başından beri Türkiye olarak İsrail’in iki devletli çözümü kabul etmemesini stratejik hata olarak görüyorduk. Bu krizin bir yeren patlak vereceğini biliyorduk. Konunun muhatabı olan Filistinlere yönelik zulmün, baskının daha sistematik ve yaygın hala geldi. Bunun patlayacağı aşikârdı. Bu krizin doğması kimse için şaşırtıcı olmamalı.
Şu anda insanlık dramı yaşanıyor. Bu konu karşısında ne yapılıyor. Buna bakmak gerekiyor. Bu kriz diğer krizlerden farklı. İsrail burada çok büyük intikam peşinde. 7 Ekim’de verdiği kayıplar 73’ten beri en büyük kayıplar. Kaybın telafisini barışta değil intikamda gördüğü için misilleme peşinde. Sivil nüfusa dikkat etmemesi, toplu cezalandırma yolunu tercih etmesi, insanlık için çok ciddi bir endişe kaynağı. Ülke olarak ortaya koyduğumuz tavır, bunun hiçbir hafifletici sebebe gitmeden kriz olarak, insanlık suçu olarak nitelendirilmesi ve buna yönelik tavrın alınması ve buna öncülük etmek. Gazze’de elektrik, su yok. Topyekûn kuşatma var. Sivil nüfusun kuzeyde yaşadığı yerler büyük oranda bombalanmış durumda.
“ORTADA SADECE İSRAİL VE HAMAS YOK”
Krizin bütün taraflarıyla mümkün olduğunca temas içindeyiz. Şu anda Gazze’de yaşanan dram nasıl sona erdirilebilir? Bir ateşkes, insani yardım ve esir takası nasıl hayata geçirilebilir, bunlara yönelik çalışmalar var. Asıl kapsamlı olan barışı getirecek yapı ne olmalı? Bunun öncülüğünü yapmak gerekiyor. Bu noktada atılan adımlar var. Taraflar şu anda çok ciddi çatışma halindeler. İsrail’in Gazze’deki askeri hedeflerine ulaşması için ortaya koyduğu çabaya Amerikalılar da ortak olmuş durumdalar. Açıklamalara baktığımızda Amerika, Hamas’a yönelik operasyonlarda İsrail’le onu desteklemek konusunda tam bir fikir birliği içinde. Ortada sadece Hamas ve Filistin yok. Başta Hizbullah olmak üzere diğer silahlı gruplar var. Özellikle İran’a müzahir diğer gruplar, Irak’taki Haşdi Sabi, Suriye ve Yemen’de çok büyük yelpazede bu olayın tarafı olmaya hazır gruplar var.
“İSRAİL BÖLGE ÜLKELERİNİ BASKIYA ALDI”
Türkiye’nin iki kulvarda da gerçek ve sahici rol oynamasını isteyen taraflar var. Bunlar samimi şekilde bize gelip kendi rehinelerinin kurtarılmasını isteyen taraf ve ülkeler var. Hamas’ın 7 Ekim’de alıkoyduğu diğer ülke vatandaşları var. Bu şu anda bizim üstünde çalıştığımız konulardan biri. Cumhurbaşkanımız da bu konuda fevkalade hassas. Biz bunu Hamas’la görüştüğümüz zaman sessiz bir zamana ve süreye ihtiyaç olduğunu ifade ediyorlar. İnsani yardımlara ilişkin yürüyen çalışmalar var. Geçtiğimiz hafta Kahire’deydim. Gazze’ye Refah sınır kapısı üzerinden yardım yapılıyor. Türkiye’den 80 ton insani yardım gitti. Başka ülkelerden de geliyor. Mısır bu konuda çok ciddi kolaylaştırıcı rol açıkçası oynuyor. İçireye henüz bir şey götürülebilmiş değil. Filistin meselesi İsrail’i de ilgilendiren konu olduğu için Amerika ve Batı’nın koşulsuz desteğini alan İsrailler, Filistin meselesinde kendi görüşünü açıklamak isteyen bölge ülkelerini bile baskı altına almış durumdadır yıllardır.
“SİSTEMATİK OLARAK UYGULANAN BİR YALAN”
İlişkiler ağı şu anda barışı getirmiyor. Burada sistematik olarak uygulanan büyük bir yalan var. Bu yalanın ifade edilmesi, uluslararası toplumun bu meseleyi sahiplenip iki devletli çözümü mümkün kılması gerekiyor. Bundan sonraki kriz de bugünkü krizden daha büyük olacak. Bu akıl eden bütün insanların göreceği bir şey. Bu sarmalın içinden çıkmak için neler yapılmalı. Bunun arayışı içerisindeyiz. Gerek İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, BM platformu Türkiye’nin bu görüşlerini ilerletmesi için uygun ortamlar diye düşünüyorum.
“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN TAVRI NETTİR”
Bizim ortaya koymaya çalıştığımız görüş, her iki tarafın da sahici olarak güvenliğini gözeten bir görüş. Burada mümkün olduğunca gerçekçi, iki tarafın da menfaatini gözeten, Filistinlilerin ihmal edilmiş haklarını geri veren bir yaklaşımın bölgede herhangi şantaja maruz kalmadan, kaldığı zaman umursamadan ortaya koyabilecek durumda olduğumuz için bizim görüşümüz kıymetli. Sayın Cumhurbaşkanımız mesele Filistin meselesi olduğu zaman, ülkemizi, bölgemizi, milletimizi, Türk dünyasını, İslam dünyasını etkileyen hiçbir şantajı, dayatmayı kabul etmiyor. Bölgedeki birçok ülke Filistin konusunda gerçek tavrını ortaya koyamıyor. Bunun nedeni her ülkenin kendi başına güvenlik, siyasi, ekonomik problemlerinin olması ve bu konularda Batı ile alışveriş içinde bulunmaları. Türkiye bu problemlerden bağımsız şekilde Batı’nın dışında İslam dünyasından, bölgeden sahici olarak Filistinlilerin haklarını savunmak için neler yapılması gerekir diye düşünür.
“İSLAM DÜNYASI TAVIR GELİŞTİREMİYOR”
Biz bir irasyonite içerisinde değiliz. İnançlarımızın, duygularımızın düşüncelerimizi daralttığı durumda değil. Bölgedeki aktörlerin, hegomonların ne türden etkileşim içerisinde olduklarını görerek, aldıkları tarihsel tavırları göz önüne alarak bir çıkış içerisindeyiz. Bölge ülkelerinin bizden ayrı düşündüklerini görmüyoruz. Temel problem ortak veya tek taraflı tavır koymada. İslam dünyası tavır geliştiremiyor. Bizim kınamalarımız çok fazla sonuç getirmedi. Hangi ülkeye giderseniz gidin, gerçekten bu konu çok tatsız onlar için. Bir talihsizlik sarmalı içerisindeler. İslam dünyasının gerekli platformları kullanmasıyla insanlığı bu sarmaldan çıkaracağı rolü oynayabileceğimizi düşünüyoruz. Yeter ki İslam ülkeleri Filistin konusunda kendi potansiyellerini görsünler.
“İNŞALLAH HAYIRLARA VESİLE OLACAKTIR”
İnsanlığın bu noktada bizim ortaya daha nitelikli tavır koymamızın bir anlamı olmalı diye düşünüyorum. Birçok konuda olduğu gibi medya üzerinden üretilen gerçeklik algısının çok sistemli işlendiği zaman jeostratejik konularda işe yaradığını görüyoruz. Filistin konusu da bunlardan biri. Biz muhatap olduğumuz aktörlerin kapasitelerini hesaba katarak ilerlettiğimiz süreç var. Bu sürecin inşallah hayırlara vesile olacağını düşünüyorum. Daha önemli görüşler varsa onları dinlemeye hazırız.
“HEGOMONİM SİSTEMİN İFLASIYLA SONUÇLANACAK”
Batı için üretilmiş gerçeklik algısı Ukrayna’da bir hareketi desteklerken Filistin’de başka bir hareketi destekliyor. Ukrayna için getirdiğiniz argümanı Filistin için de getirmeniz gerekiyor. Değerlere, prensiplere dayalı, evrensel ahlaki normlar üzerinden politika üretimi yok ortada. Çok fazla politize edilmiş, kimlikler üzerinden yürütülen politika var. İsrail’in kayıtsız şartsız her konuda desteklenmesiyle ortaya çıkan bir konu var. Yapılan her eylem, her iş iyi veya kötü bir süreci tetikliyor. İnsanların düşünce dünyasında, devletlerin pratiklerinde olabiliyor. Bu konuda her türlü vicdan yıkıcı adım, operasyon günün sonunda uluslararası hegomonik sistemin iflasıyla sonuçlanacak. Giderek büyüsünü kaybettiğini görüyoruz. İnsanlık vicdanının anlatılan hikayeyle örtüşmesi için samimiyete ve doğruluğa ihtiyacı var.
“BIDEN’IN ORAYA GELMESİNİ TARİH KAYDEDİYOR”
Amerika ve bazı ülkeler belli konularda stratejik akılla hareket etmiyor. Metafizik bir inanç haline dönüşen İsrail devletin desteklenmesi, Amerikan siyasetçilerin rasyonel zeminde ilerlemesinde en büyük engel. Burada usta diplomatik araçlar kullanırken belli baskı alanlarının da işe yaradığını görüyoruz. Amerika açısından çok kan kaybettirici durum. Kendi moral üstünlüğünü kaybettiren, dünyaya neredeyse söyleyecek söz bıraktırmayacak konu. Hastane bombalama meselesi, 500’e yakın sivilin şehit edilmesi büyük bir insanlık dramı. İsrail ordu sözcüsü ‘biz uyarmıştık, hastaneler boşaltılsın diye, sözümüzü dinlemediler’ demesi bunun zımnen kabulüydü. Pozisyon kaybının getireceği dezavantajı hesaba katan kesimler hikâyeyi değiştirdiler. Biden’ın bu şartlarda oraya gelmesi ve Gazze’deki yıkıma bir bakıma onay verir durumda olması tabii ki tarih tarafından not ediliyor. Bölgedeki ülkeler, Müslüman topluluklar, Batılı topluluklar bunu görüyorlar.
“İSRAİL GAZZE’Yİ BOŞALTMAK İSTİYOR”
Tahliyeler konusunda talepler var. Şu anda 300 civarında vatandaşımız, bunların bir kısmı çifte uyruklu. Biz bunu tahliye etmek istiyoruz. Onların varlığını biliyoruz. Bunun yanısıra KKTC vatandaşlığı olan, başka ülke vatandaşlığı olan ama bizim tarafımızdan tahliye edilmek istenen insanlar var. Bunların toplamı şu anda 700 civarında. Mısır yetkilileri ile koordinasyon içinde belli miktardaki vatandaşımızı oradan çıkarmaya başlamıştık. İsrail, sınır kapısının açılıp, sivillerin oradan çıkmasını istiyor. Mısır ise insanların gelmesini değil, içeriye insani yardım gelmesini istiyor. İsrail, Gazze’den mümkün olduğunca sivili Gazze dışına itip, geri kalan yerde çok daha rahat operasyon yapabilmek. Bu Mısır tarafından kabul edilebilecek durum değil. Biz de bu konuda Mısır’ın yanında olduğumuzu söyledik. Mısır, Ürdün, Lübnan’ın Gazze sorunuyla beraber istikrarsızlaştırılma riski içerisinde olduğunu görmekteyiz. Biz buna karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu nüfusu yerlerinden edip, Gazze’yi boşaltıp Mısır’a gönderme konusuna Mısırlılar karşı çıkıyor.
“TÜRKİYE KREDİ KAPMA PEŞİNDE DEĞİL”
Bu konuda çalışıyoruz. Bizim için önemli olan sorunun herkes için iyi olacak şekilde meselesi. Türkiye bölgede yürüyen savaş üzerinden tırnak içinde kredi kapma peşinde değil. Biz bunu ahlâki de bulmuyoruz. Ama rasyonel olarak ahlaki olarak oynanabilecek ne rol varsa bunları da oynamaktan geri durmayı hiç düşünmüyoruz. Bu konuda bütün taraflarla konuşabiliyor olmanız lazım. Her ne kadar İsrail’in politikalarına, sivil halka yaptığı zulme karşı çıksak da arabuluculuk yapılaması için belli noktada temaslarınızın devam etmesi lazım. Aynı şekilde Mısır, Ürdün ve gruplarla da temasınızın devam etmesi gerekiyor. Temas konusunda bir sıkıntımız yok. Bu konuda bunu yapıyoruz. Bizim gibi birkaç ülke daha var. Katar’ın da çabaları var. Özellikle rehinelere yönelik. Şu ana kadar bir neticeye ulaşılmış değil. En azından hangi şartlarda neticeye ulaşılabilir, taraflar ne düşünüyor, bir adıma diğer tarafın cevabı ne olabilir, o konular görmede temaslarımız çok işe yarıyor. İstihbarattaki arkadaşlar yoğun mesai trafiği içerisindeler. Mahremiyete riayet ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın en büyük önceliklerinden biri, arabuluculuk konusunda atabileceğimiz adım varsa onu atıyoruz zaten. Arabuluculuk hassas bir konu. Konuya ciddi vukufiyet gerektiriyor. Taraflar nezdinde güven tesis etmiş olmanız gerekiyor. Bu konuda elhamdülillah iyi olduğumuzu düşünüyorum. Kim yaparsa yapsın önemli olan kan ve gözyaşının durması.
TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜK ÖNERİSİ
Eğer sahici ve kalıcı barışın peşinde olacaksa, bunun nasıl olacağı sorusunun cevabı birazda tarihte yatıyor. Garantörlük konusu aslında bölge ülkelerinin meseleyi aktif olarak sahiplenme meselesi bir şekilde bölge ülkeleri Filistinlilerle beraber elini taşın altına sokacaklar. Varılan anlaşmaya uymasını sağlayacak ve kendi halklarının da bu anlaşmanın tarafı olduğu vurgusunu devam ettirecek bir garantörlük sistemi. Aynı şekilde İsrail tarafından da işin içinde garantörlerin olması gerekiyor. Amerika’nın koşulsuz desteği ile İsrail geçici zaferleri çok elde etti ama kalıcı bir güvenli barış hiç elde edemedi. Her bir krizde bir öncekinden daha fazla vatandaşı ve askeri onun da ölüyor.
Kaynak : Habertürk