Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uyguladığımız dengeli, ilkeli ve soğukkanlı politikalarla Türkiye’yi krizlerin çözümüne anahtar ülke konumuna getirdik. Tüm krizlerde hep adaleti savunduk, barışı savunduk, insan hak ve hürriyetlerini savunduk.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde “Ford Otosan Yeniköy Fabrikası Açılış Töreni”nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Diğer tüm sektörler gibi otomotivde de bu topraklarda üretim ve ihracat yapan, katma değer ortaya çıkartan, istihdam oluşturan tüm yatırımcılar gibi Ford Otosan’a da her zaman sahip çıktık. Bugüne kadar yerli ve yabancı sermaye ayrımı yapmadık, yapılmasına da müsaade etmedik. Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde Ford Otosan’ın başlattığı her yatırımı destekledik, attığı her adımda yanında olduk.
Yaklaşık 2,5 yıl önce 2 milyar dolarlık yeni bir yatırım programı açıklayan Ford Otosan’ın bu planı adım adım hayata geçirdiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Bilindiği gibi Türkiye’nin ticari araç üretiminin yüzde 69’unu, ticari araç ihracatının yüzde 75’ini Ford Otosan gerçekleştiriyor. Dünyanın 94 farklı ülkesinde Türkiye’de üretilen Ford hafif ticari araç ve parçalarının kullanıldığını görmek bizim için kıvanç kaynağıdır.
Geçen yıl toplam 6,2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşarak otomotiv sektörünün ihracat şampiyonu unvanını devam ettiren Ford Otosan’ı bu başarısından dolayı ayrıca tebrik ediyorum.
“Otomotiv ihracatımız 9 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verdi”
Otomotiv üretiminde dünya sıralamasında 5 yılda 15’inci sıradan 13’üncü sıraya yükselmiş olmamız, doğru istikamette ilerlediğimizi gösteriyor. Üstelik bu başarıya ardı ardına yaşanan küresel krizlere rağmen ulaştık. Geçtiğimiz yıl otomotiv ihracatımız 9 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verdi. Türkiye olarak otomotiv üretim piyasasında yaşanan teknolojik değişikliklere hızla uyum sağlayarak elde ettiğimiz bu üretim ve ihracat gücünü korumakta kararlıyız.
“Ülkemizde de elektrikli araçlara olan ilgi giderek artıyor”
Katlanarak büyüyen elektrikli ve hibrit araç üretiminde söz sahibi olmamızı sağlayacak yatırımlara özel önem veriyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de elektrikli araçlara olan ilgi giderek artıyor. Dünyada bu yıl 7 milyonu Çin, 3 milyonu Avrupa ve 2 milyonu Amerika’da olmak üzere toplamda 14 milyon adet elektrikli araç satışı bekleniyor. Mevcut firmaların ve yeni aktörlerin piyasaya girişiyle bu alandaki rekabetin giderek kızışacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak biz de Togg’un yollara çıkışının tetiklediği ilgiyle hızla gelişen bir elektrikli araç piyasasına sahip olma yolunda ilerliyoruz. Amacımız ülkemizi elektrikli araç ve batarya üretiminde dünyanın önde gelen oyuncularından biri haline getirmektir.
“Avrupa’nın batarya üretim üssü konumuna gelmekte kararlıyız”
Elektrikli araç bataryasında 70 gigavatsaatlik bir üretim kapasitesine şimdiden ulaşmış bir ülke olarak en geç 2030 yılında Avrupa’nın batarya üretim üssü konumuna gelmekte kararlıyız. Bu çerçevede, elektrikli araç teknolojisinde Ford Otosan Grubu’nun yaptığı hamleleri takdirle takip ediyoruz. Ford Otosan’ın geçtiğimiz yılın nisan ayında banttan indirdiği Türkiye’nin ilk ticari elektrikli aracı e-Transit’le attığı adımın devamının geleceğine inanıyorum.
Tıpkı içten yanmalı ticari araçlarda olduğu gibi elektrikli ticari araç üretimi ve satışında da Ford Otosan’ın ülkemizin amiral gemisi olmayı sürdüreceğinden şüphe duymuyorum. Ford’un elektrikli araç ve batarya yatırım programını yakından takip etmeyi, ihtiyaç duyulan her alanda sizlere destek vermeyi sürdüreceğiz.
Esasen otomotiv sektöründeki yeni gelişmelere kendini adapte edemeyen firmaların, kökleri ne kadar derine uzanırsa uzansın bir süre sonra ayakta kalmakta zorlanacakları açıktır. Geleceğin yenilikçi teknolojilerine yaptığı yatırımla Ford, önümüzdeki asırda da sektördeki liderliğini devam ettirme azmiyle yoluna devam ettiğini ispatlıyor. Bir kez daha bu güzel fabrikanın ülkemize kazandırılmasında katkısı olan, emeği geçen herkesi kutluyorum.
“Programlarımızı, yatırımlarımızı, projelerimiz rafa kaldırmadık”
Küresel ekonomi son 2-3 yıldır çok ciddi zorluklarla ardı ardına gelen son asrın en büyük krizleriyle mücadele ediyor. Tüm dünyayı derinden sarsan KOVID-19 salgınının etkilerinden henüz tam manasıyla kurtulmadan Rusya-Ukrayna savaşı patlak verdi. Tedarik zincirinde yaşanan kırılmalara, savaşla birlikte bir de enerji ve gıda fiyatlarıyla ilgili sıkıntılar eklendi. Buna bağlı olarak pek çok ülkede enflasyon oranları son 60-70 yılın en yüksek seviyelerine ulaştı.
Elbette bu olumsuzluklardan dünyadaki diğer tüm ülkeler gibi biz de etkilendik, etkileniyoruz. Üstelik bütün bunlara ilave olarak 14 milyon insanımızı etkileyen asrın felaketi 6 Şubat depremlerinde 50 binin üzerinde insanımızı kaybettik, şehirlerimizde ciddi yıkım yaşadık. Depremle yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldırmak için 100 milyar doların üzerinde ilave bir finansman ihtiyacımız ortaya çıktı. Buna rağmen Türkiye Yüzyılı vizyonu altında belirlediğimiz hedeflerimizden vazgeçmedik, programlarımızı, yatırımlarımızı, projelerimiz rafa kaldırmadık.
“Türkiye’yi krizlerin çözümüne anahtar ülke konumuna getirdik”
Diğer yandan küresel gündemi meşgul erden krizlerin hemen hepsi ülkemizin içinde yer aldığı bölgede meydana geliyor. Rusya Ukrayna arasındaki savaştan Suriye’deki istikrarsızlığa, Gazze’de yaşanan insani trajediye kadar tüm krizlerin ilk muhatapları arasında biz de yer alıyoruz. En büyük başarımız şimdiye kadar ülkemizi sıcak çatışmaların tarafı yapmamak ve istikrarsızlık ateşinin ülkemize sirayet etmesine izin vermemek olmuştur.
Tam tersine uyguladığımız dengeli, ilkeli ve soğukkanlı politikalarla Türkiye’yi krizlerin çözümüne anahtar ülke konumuna getirdik. Tüm krizlerde hep adaleti savunduk, barışı savunduk, insan hak ve hürriyetlerini savunduk. Nerede olursa olsun akan kanı durdurmak için elimizdeki tüm imkanları seferber ettik. Mazluma sahip çıkarken inancına da kökenine de asla bakmıyor, zalimin karşısında dimdik durmayı görev biliyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı onurlu duruşu devam ettireceğiz.
“Ekonomiyi asla geri plana atmadık”
Dış politikada bu adımları atarken ekonomiyi asla geri plana atmadık. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme stratejimizden taviz vermeden güncel ihtiyaçları karşılayacak politikalar geliştirip uyguladık, uyguluyoruz. Türk ekonomisinin küresel fırtınalardan en asgari düzeyde etkilenmesini sağlamak amacıyla iş dünyamıza mümkün olan en geniş yelpazede destek olmaya özel önem verdik. Yaşanan sıkıntıların insanımızın refah seviyesinde gerilemeye yol açmaması için ücretliler ve emekliler başta olmak üzere düşük gelirli kesimlerin hep yanında yer aldık. Yine bu dönemde başarıyla gerçekleştirdiğimiz 14 ve 28 Mayıs seçimleri, bir diğer dönüm noktasını teşkil etmiştir.
“Türkiye Yüzyılı’nın inşası için yola revan olduk”
Milletimize yakışır büyük bir olgunlukla yüzde 90’ları bulunan rekor katılımla adeta bir milli irade şölenine çevirdiğimiz bu tarihi seçimler, Türk demokrasisinin gücünü ortaya koymuştur. Milletimiz nezdinde güven tazelediğimiz seçimlerin ardından hiç vakit kaybetmeden hükümetimizi kurduk, kadromuzu oluşturduk ve Türkiye Yüzyılı’nın inşası için yola revan olduk. Öncelikli meselemiz olan ekonomiye dair yol haritamızı kısa süre içinde öncelikle milletimizle paylaştık. Orta Vadeli Programın ardından geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı yıllık programını ve 12’nci kalkınma planımızı kamuoyumuzun, iş dünyamızın, milletimizin takdirine sunduk.
“Yüzde 5 oranında istikrarlı bir büyüme hedefliyoruz”
Tüm paydaşlarla istişare halinde hazırladığımız bu plan ve programları yine iş dünyamızla iş birliği içinde hayata geçireceğiz. Önümüzdeki 5 yıl boyunca ekonomide bizlere rehberlik edecek kalkınma planımızda yüzde 5 oranında istikrarlı bir büyüme hedefliyoruz. Amacımız 2028 yılında 1,6 trilyon dolar toplam ve 17 bin 554 dolar kişi başına milli gelire ulaşmaktır. Yılda ortalama yüzde 3 istihdam artışı sağlayarak dönem sonunda işsizliği yüzde 7,5 düzeyine indirmeyi öngörüyoruz.
“Yatırım, ticaret ve finansman alanında hukuki süreçleri kolaylaştıracağız”
Özellikle mal ihracatını 375 milyar dolara yükseltmeyi, turizm gelirlerinde de 100 milyar dolar seviyelerine ulaşmayı planlıyoruz. Böylece ülkemizin kronik sorunlarının başında gelen cari işlemler açığını sıfıra yakın bir seviyeye düşürmüş olacağız. Enflasyonu kalıcı olarak tek haneli rakamlara indirmek, 2028 yıl sonunda ise yüzde 4,7’ye geriletmek en önemli hedefimizdir. Ayrıca bu süreçte doğrudan yatırımları ülkemize çekmek için yatırım, ticaret ve finansman alanında hukuki süreçleri kolaylaştıracağız. Temel vergi kanunlarında yatırımcı dostu, sade, anlaşılır ve adil bir vergi sistemi oluşturmaya yönelik düzenlemeler yapacağız.
Türkiye, uluslararası yatırımlar ve yatırımcılar için güvenli liman olma vasfını güçlendirecek ve bunu sürdürecektir. Daha pek çok detayı olan bu hedeflerin hiçbiri de afaki değildir.
“Ülke olarak biz artık bu tecrübeye sahibiz”
Türkiye’nin son 10 yıldır maruz kaldığı siyasi dayatmalar, terör saldırıları, sokak olayları, darbeler, sosyal ve ekonomik tuzak teşebbüsleri 2023 hedeflerimize ulaşmamızı elbette bir parça geciktirmiştir. Ama unutmayınız ki ayakta kalarak geride bıraktığınız her fırtına aynı zamanda size eşsiz tecrübeler de kazandırır. Ülke olarak biz artık bu tecrübeye sahibiz. Küresel ve bölgesel her gelişmenin bize maliyetini ve önümüze çıkardığı fırsatları artık çok daha erkenden görebiliyoruz. Dolayısıyla ona göre hazırlığımızı yapıyor ve sonuçları yönetebiliyoruz.
Yatırımcılarımıza, potansiyelimizin en iddialı kesimlerini oluşturan kadınlarımıza, gençlerimize, girişimcilerimize verdiğimiz destekleri hep bu doğrultuda tasarlıyor ve hayata geçiriyoruz. Türkiye Yüzyılı’nın vizyonunu 2053 ufkunda şekillendirmeyi sürdürürken, milletimizden aldığımız desteğin hakkını vermek için gece gündüz çalışarak yolumuza devam ediyoruz. Ford Otosan’ın bugün burada açılışını yaptığımız yatırımı gibi adımları, Türkiye Yüzyılı’nın şimdiden ortaya çıkan meyveleri olarak değerlendiriyorum.