Ekonomi dünyasında “leasing” olarak bilinen finansal kiralama; yatırımlara ilişkin ekipmanların kişilere veya firmalara taksitle satılmasını veya icara verilmek suretiyle mülkiyetinin el değiştirmesini ifade eder. Bu finansman tekniğine konu olan ekipmanın mülkiyet hakkı onu kiralayan şirkete aittir. İlerleyen süreçlerde çeşitli anlaşmalar dâhilinde sahiplik haklarının kiracılara devredilebildiği yöntem, her türlü taşınır ve taşınmaz mal üzerinde uygulanabilir.
Türkiye’de ilk kez 1980’li yılların sonunda kullanılan finansal kiralama, ekonomide giderek artan bir paya sahiptir. Bu teknik, mülkiyet sahibi ile kiracı arasında düzenlenen bir sözleşmeye dayanır. Sözleşmenin gereği, söz konusu malın belli bir süre sonra kiralayan kurum tarafından satın alınması veya sahibine devredilmesi şeklindedir. Kiralanan malın kullanım hakkı kiracıdadır. Mülkiyet hakkı ise kiralayanda kalmaya devam eder. Finansal kiralama nedir sorusuna bu şekilde cevap vermek mümkündür. Kiralayan ile malın sahibi arasındaki bu sürecin sonunda mülkiyet hakkının değişimi ancak tarafların anlaşmasıyla mümkün olur.
Finansal kiralama, orta ve uzun vadede işletmelere kendi sermayelerini daha verimli kullanma imkânı tanır. İhtiyaç duyulan yatırım mallarının büyük meblağlarla satın alınması yerine kiralanarak kullanılmasını sağlayan sistem; küçük firmalara büyüme, kararlılığını sürdürme ve piyasada yer edinme sürecinde avantaj sağlar. Finansal kiralama sisteminde ihtiyaç duyulan işletme aracının bizzat firma tarafından seçilmesi de sürecin olumlu yönlerinden biridir. Süreç sonunda ise malın mülkiyeti çeşitli anlaşmalar dâhilinde kiracıya devredilebilir. Finansal kiralama yöntemiyle tıbbi cihazlar, enerji tesisleri, santraller ve haberleşme ekipmanları, tekstil gereçleri, laboratuvar gereçleri, vinç gibi inşaat makineleri, gayrimenkul gibi mülk ve araçlar kiralanabilir. Modern üretim alanlarında yeni faaliyete başlayan firmalar veya mevcut tesislerini büyütmek isteyen şirketler bu finansman tekniğini tercih edebilir.